25 Haziran 2013 Salı

BİR ANNE



Bir anne;
Elinde el arabası
İçinde bir kaç kâğıt parçası
Dalıyor kâğıtların içine
Düşünceleri umutları peş peşe

Bir anne;
Ellinde el arabası
İçinde dünyası
Seyre dalmış yalan dünyayı

Bir anne;
Yüreğinde inancı
Kalbinde Yaratıcıya sevgisi
Hiç doymayan muhabbeti
Emsallerin en güzel örneği...


         Zübeyir MENTEŞE


21 Haziran 2013 Cuma

ÖLÜMÜ İSTEMEK

“Hiçbiriniz ölümün gelmesini istemesin. Eğer iyi biri ise, yaşamak belki iyiliğini  arttırır. Eğer kötü ise, belki tövbe eder.” Hadis-i Şerif (Buhari)

Günlük yaşantımızda maddiyata kapılan insanların kolayca hayata karşı duydukları nefret ve hınçla ağızlarından ‘ölsem de kurtulsam’ sözü… Gençlerden duymak. İdaelleri helal dairesini aşıp maddi hayatta kaybolan gençlik tövbe kapısını ne zaman çalmayı düşünüyor?
“Çok ibadet ettim bir de yaşlılık aldı başını gidiyor, ölüme yaklaşıyorum” demek ölümü basite almak değil midir? Ölüme hazır mıyız sorusuna cevap veremezken, kurtulmak için mi söylenir ‘ölsem de kurtulsam’? Kurtuluşu İslamın çağrısına uymanın dışında mıdır?
İnanan ya da inanmayan insanlar, her ikisi de ölümü isteyebiliyor. Oysa hadis-i şerifin dersiyle ikisinin de ölümü istememesi gerekir. İyi adam iyiliği arttırmayı düşünmeli, bunun kaygısı içinde olmalı. Kime Allah için ne öğretebilirim, nasıl yardım edebilirim tasasında olmalı. İnanmayan ise tövbe kapısının kapanmaması için istememeli.

Kurtuluşu İslamda bulabilmek ve Allah rızası için nice iyilikler yapabilmek duasıyla.

                                                                 zübeyir menteşe


19 Haziran 2013 Çarşamba

YENİDEN -3



                                                    raef.....

15 Haziran 2013 Cumartesi

Fakirliğinle övünmüyor musun?

Nazar eyliyorum ‘Fakirliğim övüncümdür’ hadis-i şerifine. Nebiler sultanının sözüne teslim oluyorum.Fakrımı, acziyetimizi biliyorum. Her an muhtaç hissediyorum kendimi Allah’a.
Kur’ân’da fakirlikle ilgili kelimeler maddî veya manevî ihtiyaç anlamında kullanılmaktadır. Maddî anlamdaki fakirlik ise Allah’ın kullarını imtihan için vasıta kıldığı bir yoldur ve sabredenler bu imtihanı kazanmış olurlar.(1)  Mânevî anlamda zengin olan yalnız Allah’tır ve bütün insanlar fakir olup O’na muhtaçtır.(2)
Biliyorum ki  manevi yönüm Kur’an-ı Kerim’de buyurulduğu üzere tatmin olmayacak. Mutlak kudrete fakrımızı ve acziyetimizi bilerek o hal ile yaşamak gerekecek. Nebiler sultanından öğrendiğimiz gibi…
Hazret-i Aişe (r.h) validemizin anlattığına göre, Hazret-i Peygamber(s.a.v) Efendimiz, geceleri mübarek ayakları şişinceye kadar uzun müddet teheccüde devam ederlerdi. Durumdan müteessir olan muhterem zevcesi:“Ey Allah’ın resûlü, geçmiş ve gelecek günahların bağışlandığı halde niçin böyle yapıyorsun?” diye sorunca:“Ey Âişe! Rabbime çok şükreden bir kul olmayayım mı?” karşılığını vermiştir.(3) Biz dahi fakrımızı ve muhtaçlığımızı en yakınımızda olan Cenab-ı Hakk’a her daim söyleyerek şükretmeliyiz.


Rabbim  bizleri başkasına değil de kendisine muhtaç etsin ve cennet kaygısı olmadığı halde sürekli şükreden Peygamberinin (sav) ümmeti kılsın.Amin.

Dipnotlar:
1: (Bakara, 2/155)
2: (Fâtır, 35/15)
3; (Buhari,Teccüd,6)



SES İLE

Yürek dinlemeyi tercih etti
Akıl irkildi
Ses ile
Yüreğe düştü
Nağmeler etrafa üşüştü
Ses ile
Ses kulaktan girdi
Yürek düşündü
Kalp hayat verdi
Gitmeden el ile yazılı verildi.
  zübeyir menteşe
Bu saatlerde takip ettiğim blog da nice güzel eserler dinlemek mutlu etti.
yazılara ses vermek,onunla yaşamak duasıyla.

14 Haziran 2013 Cuma

YER GÖK AĞLIYOR

Yer gök ağlıyor
Mübarek vakit de
Melekler le iniyor yeryüzüne

Yağan kar,
Yağan yağmur,

İniyor rahmetle
İniyor bu cuma vakit de...

                               zübeyir menteşe

13 Haziran 2013 Perşembe

Teşekkürler ALLAHIM


Maher zain :)))))


HAKİKATLER BU DİYE

Hakikatler bu diye...
Kur'an medeniyetini kurtarmaktır
Hamzalar,Aişeler ve Saidler tek gayesi idi
Müjdelenmişti hepsi cennetasa bir baharda geldiler
Mevlana şehri Konya'yı şenlenlendirdiler
Şimdi cancağızım yeni bir şeyler söylemek lazım...
Bu asrın hakikatlerini duyurmak lazım...
Kur'an,Sünnet ve Risalei-nur diye
Bütün dünyaya göstermeli hakikatler bu diye...

zübeyir menteşe


12 Haziran 2013 Çarşamba

Hayallerimiz

Hayaller bazen olmayışın üzüntüsüyle düşüyor
sessizce,sonbahar yaprakları gibi;uçuyor kimseciklere görünmeden.Gidişinin ardından açılan gerçek kapının heyecanıyla unutuluyor."Giden hayallerin üzüntüleri karşısında neden olmadı?" ve 'O olmazsa...' gibi sözleri döken nefis cevabını almışcasına susuyor.
Aslın da olmayışının arkasından edilen dua,birer birer yıkıyordu nefis kalelerini."Bunda da bir hayır var"diyen yürek hayallerini düşünürken;duasında "Hayırlısını ver ya rabbi"diyerek yalvarışlarda olmayışının sıkıntısı yapmayarak güven içinde rabbiyle olmanın muvafakatı vardır elbet.O yürek bilir ondan daha iyi bilen rabbi olduğunu ve teslim eder duasında her anında kendisini yaradana.
Bilir ki güzel bakan güzel görür,"Güzel gören güzel düşünür,güzel düşünen hayatından lezzet alır."Bu düsturla edebini koruyan,iyi hayaller düşünen insanın gerçek umut kapılarıyla gözünü açması her şeyi unutturur.Hayatı kötü düşünceye boğan kuşkuların peşinden kendisini sıkıntıya sokan,umutsuzca nefsine boyun eğen inanın bir bir çürük tahtalardan gidişatını görmemesi de mümkündür.Halbuki hayatımız uzun bir yolculuk...Burada "Her arzumuz olacak kaidesi yok,unutmayalım ki Peygamber efendimiz(a.s.m) bir hadisinde "Dünya mü'minin,zindanı kafirin cennetidir."diyerek gerçek mü'min olma yolunda sıkıntılara katlanarak yaradana dua etmemizi ister.
Şu husus,içimdeki sıkıntıya hep cevap vermişti;Peygamber efendimiz(a.s.m) hürmetine yaratılan dünyada,o mübarek zat ne kadar sıkıntılar içerisinde imtihan olup da isyan etmemiştir.
O halde bizim ne istediğimiz belli olmalı;dünyayı mı,yoksa ahireti mi?
İsteklerimizin,hayallerimizin hep iyi olması;hayallerimizin olmayışında da ümitsizliğe kapılmamak duasıyla...

                               zübeyir menteşe

11 Haziran 2013 Salı

ANLATILMAYAN DUYGU BU İŞTE

O nur ki sönmemek üzere doğdu

Adı Muhammed Mustafa konulduOnunla başladı okumak

Yeryüzüne, etrafına bir bak

Âlemler Rahmetin izinde

Gönüller huzur içinde

Allah yolunda onunla gidince

Anlatılmayan duy bu bu işte...


                                                                  zübeyir menteşe

Nebi canım peygamberim bu şiir seninle güzel bizler seninle güzeliz....

Zübeyir Ağabeyim

Nisan ayının ilk günleriydi.
Yağmur katreleri dolu dolu düşüyordu dünyaya.
Yüreklerde bir sızı vardı; Nurun havarisi vefat etmişti.
Nur hizmetinin sadık kahramanı, basîret sahibi ve inandığı dâvâsı uğruna taviz vermeyen, “Hakkın hatırı âlidir; hiçbir hatıra feda edilmez” düsturunu Üstadı gibi yaşayan âbide şahsiyet ve ağabeyim...
“Kâinata değişilmeyen talebe” olma yolunda ilk katreleri düşmüştü yüreğinden...
Karşısında bir nur vardı. Gözyaşlarını dökmemek mümkün müydü?
Aradığını bulmuştu gönül. Bir daha bırakır mı? Bırakmadı da. Hizmete adadı kendini, Kur’ân yoluna verdi kendini.
Nurun havarisi ilk görüşmede aldı Zübeyir adını.
Peygamber vârisi Zübeyir bin Avvam (ra) gibi, o da nurun havarisi olduğunu göstermişti. 
Zübeyir Gündüzalp Nur hizmetinde Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinden sonra akla gelen ikinci isim.
Nur hizmetinin en yüksek makamı olan sıddıkıyete ulaşan nurun yardımcısı. Ve Üstadı tarafından “Ben Zübeyir’i kâinata değişmem” sözüne mazhar olan ağabeyim.
Nur hizmetinin yüreklerdeki ismi.
Ve düşüyor gözyaşı katrelerimiz...
Terhis edildiğin beldeye varışının 40. yılını rahmetle anıyoruz.
Allah ebeden razı olsun.
                                                 
                                                                                 zübeyir menteşe

not:2011  nisan ayında yazılmıştır.ebede giden abimi 42 yılında rahmetle anıyoruz.
                                   

Bakamıyorum kendime

Bakamıyorum kendime 

Günahlarımın sıkıntısı içimde 

Sevdiklerime söyleyemiyorum 

Ne Rabbime, ne Peygamberime 

Yüzüm yok biliyorum......

Sözde kalmasını da istemiyorum

Seni seviyorum diyebilmek

Söylemek yetmiyor

Hakkını vermem gerek

Bunu biliyorum çok şükür

Suçu kendimde aramam gerek

Hata yaptım bir yerde elbet

Duâ edip yalvarmam gerek..



                                                     zübeyir menteşe

Cuma cuma



                                                                          Raef:))))

ACABA?



Neden yaratıldık acaba…

Kendi zevklerimizi tatmin için mi, yoksa,

Cenâb-ı Hakk’ı tanımak için mi?

Her şey bu kadar kolayken neden zor gelir insana.

Belki bir ömür belki bir yıl, belki bir gün.

Belki bir saat belki bir dakika belki bir an için değer mi bu yaptığımıza.

Hiç utanmazdık ve hiç de uslanmazdık yaptıklarımızdan.

Onca helâket ve felâket ne içindi acaba?

Onca başlar neden feda oldu acaba?

İnsan neden düşünmez ki neden yaratıldığını?

Neden duygularındaki ölçüyü tutturamaz?

Duygularımız hep güzeli isterken neden hâlâ sefahatteyiz?

Cennet ve ruyet-i cemal varken?

Madem lezzet ve zevk diyoruz lezzet ve zevk nerede bilmiyoruz.

Ya da yanlış yerde arıyoruz…

Helâli varken harama dalıyoruz.

Bu kadar olmamalıydı, çünkü biz bunun için yaratılmadık.

Neden yaratıldığımızı düşünmüyor muyuz acaba?

Neden yaratıldın dedik mi hiç nefsimize acaba?

                                                                        

                                                                          zübeyir menteşe

7 Haziran 2013 Cuma

YENİDEN-1




                                                                         Raef:))))

YENİDEN

               
                     Her şeye  yeniden başlamak yeni bakış yeni anlayış ve yeni sözler dinlemek Raef:)))